Evrim ve İdeolojiler
Az önce Avrupa toplumlarının dinden kopuş sürecinden söz ederken, bu sürecin ardındaki bazı toplumsal güçlerden söz etmiştik. Bu güçler, dini esaslar üzerine kurulu olan Avrupa düzenini kendi çıkarlarına aykırı bulmuş ve bu nedenle de bu düzenin değişmesine öncülük etmişlerdi.
Dini düzeni yıkmanın yolu ise, toplumların dinden kopmasından geçiyordu. Böylece dini otoritenin güç kaynağı kesilmiş olacaktı. Dinden kopmuş bir toplum, doğal olarak dini otoriteye bağlı kalmaya devam edemezdi. Bu din-dışı toplum, din-dışı otoriteleri kolayca meşru birer yönetim olarak kabul edebilirdi.Avrupa'nın
dinden kopmasına öncülük eden bu güçler (yeni zenginler, yahudiler ve mason
örgütlenmesi altında toplanan tüm din-karşıtı unsurlar), dinin toplum
hayatından çıkarılmasıyla doğan boşluğu da ustaca doldurdular: Din yerine,
sözkonusu güçler tarafından geliştirilen ideolojiler Avrupalı toplumların (daha
sonra da tüm dünyanın) önüne sunuldu.
18. yüzyılda doğan ve
19. yüzyılda olgunlaşan bu ideolojileri üç temel sınıfa ayırabiliriz: Liberal
kapitalizm, sosyalizm ve faşizm. Bu ideolojilere baktığımızda ilk dikkati
çeken, hepsinin, birbiriyle çatışan tarafları olmasına rağmen, temel bir
noktada buluşuyor olmalarıdır: Sözkonusu ideolojilerin hepsi de, dinin toplum
hayatından dışlanması, dini otoritenin gücünün ortadan kaldırılması konusunda
hemfikirdirler. Bu nedenle hepsi de Aydınlanma felsefesinden kaynaklanan
maddeci (materyalist) dünya görüşünü kabul ederler.
Çünkü bu ideolojilerin
hepsi, dini düzeni yıkan din-dışı güçlerin etkisi altında doğmuş ve
gelişmiştir. Kilise'nin otoritesini yıkan ve masonluk çatısı altında örgütlenen
din-dışı güçler, bu ideolojilerin hepsinin gelişiminde en önemli rolü
oynamışlardır. Kapitalist, sosyalist ve faşist sistemlerin ideologlarının
arasında, masonların ve yahudilerin sayısı dikkat çekici bir biçimde
kabarıktır.
Ancak hepsi de
din-dışı bir dünya görüşünü savunan bu ideolojiler, kitapçığın başında da
belirttiğimiz gibi, tutarlı bir temel sahip değildiler. Çünkü hepsi de Allah'ın
varlığını tanımayan ya da gözardı eden düşüncelerdi. Hepsi, evreni ve canlıları
"yaratılmamışlık" temelinde açıklamaya çalışmıyorlardı. Ve yine başta
belirttiğimiz gibi, böyle bir şey mümkün olamazdı: Ne evrenin, ne de canlıların
"yaratılmamış" olduklarını savunacak tutarlı bir iddia ortaya
atılamazdı.
Ancak yine önceki
sayfalarda belirttiğimiz gibi, bu konuda tutarlı bir düşünce öne sürülemezdi,
ancak insanlara tutarlıymış gibi gösterilen düşünceler sunulabilirdi.
Canlıların "yaratılmamış" olduklarını iddia eden ve binbir zahmetle
doğru ve tutarlı bir düşünceymiş gibi tanıtılan Evrim, tam bu anda
ideolojilerin imdadına yetişmiştir. Özellikle dinden tümüyle kopmuş olan iki
büyük ideoloji ve sistem, yani kapitalizm ve sosyalizm için, Evrim, adeta bir
kurtarıcı olmuştur. Bu nedenle, her iki ideolojinin de kurmayları teorinin
topluma kabul ettirilmesinin önemi üzerinde dururlar.
Kuşkusuz Mason
örgütlenmesi, Evrim Teorisi'nin topluma kabul ettirilmesi konusunda en çok
uğraşan güçtür. Masonluğun Evrimci çizgisi, Türk Masonlarının yayın organlarına
da yansımıştır. Mason Dergisi, Evrim'in en önemli işlevini şöyle açıklıyor:
Darwin'in Evrim kuramı
doğada oluşan pek çok olayın Tanrı işi olmadığını gösterdi.3
Bir
başka "mason dergisi" olan Mimar Sinan ise "Bugün artık
en uygar ülkelerden, en geri kalmışlarına değin tek geçerli bilimsel kuram
Darwin'in ve onun yolunu izleyenlerinkidir" diyor ve Yaratılış'ı
bir "efsane" olarak nitelendirerek devam ediyor: "...ama
kilise de batmadı, diğer dinler de. Yine dinsel öğreti olarak kutsal
kitaplardaki Adem ile Havva efsanesi öğretiliyor." 4
Evrim Teorisi'nin, "dini efsaneler" (!) için
sözde tek alternatif olduğunun böylece farkına varan masonlar, bu teorinin
propagandasının yapılmasını da başlıca görevleri arasında kabul ediyorlar. Mason Dergisi, Aralık
1976 sayısında, sözkonusu "masonik görev"i şöyle ifade ediyor:
Hepimize düşen en
büyük insancıl ve masonik görev; olumlu (pozitif) bilim ve akıldan ayrılmamak,
bunun Evrim'de en iyi ve tek yol olduğunu benimseyerek bu inancımızı insanlar
arasında yaymak, halkı olumlu bilimlerle yetiştirmektir.
Masonların bu denli
üzerinde durdukları ve topluma kabul ettirmeyi kendilerine "görev"
olarak kabul ettikleri Evrim, doğal olarak Kapitalist sistemin ve ona bağlı
ideolojilerin bir numaralı dayanağıdır. Çünkü dini değerlere tamamen ters düşen
kapitalist ahlak, ancak Allah'ın hükümlerinin tanınmadığı bir toplumda
yerleşebilir. Kapitalizmin kuruluşunda ve gelişiminde büyük rolü olduğuna kuşku
olmayan Mason örgütlenmesinin Evrim'i savunmasının bir nedeni budur.
Masonluğun bir diğer
din-dışı ideolojinin, yani sosyalizmin gelişimindeki katkısı da kuşkusuz Evrim
Teorisi'ni gündeme getirmiştir. Evrim, sosyalizmin, özellikle de kendini
"bilimsel sosyalizm" olarak nitelendiren Marksizm'in de en büyük
dayanaklarından biridir. Sözkonusu ideolojinin kurucuları, Evrim Teorisi'ni
düşüncelerinin temeli olan "diyalektik materyalizm"in ispatı olarak
gördüklerini, canlıların diyalektiğini bu teori üzerine bina ettiklerini açıkça
ifade etmişlerdir.
Örneğin Marks, 16 Ocak
1861'de Lassalle'a yazdığı mektupta şöyle diyordu:
Darwin'in yapıtı büyük
bir yapıttır. Tarihte sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini
oluşturuyor.5
Marks, Engels'e yazdığı 19 Aralık 1860 tarihli mektubunda
ise, Darwin'in "Türlerin Kökeni" adlı kitabı için "bizim
görüşlerimizin tabii tarih temelini içeren kitap işte budur" ifadesini
kullanmıştı.6
Engels ise Darwin'e olan hayranlığını şöyle belirtmişti:
Tabiat metafizik olarak değil, diyalektik olarak
işlemektedir. Bununla ilgili olarak herkesten önce Darwin'in adı anılmalıdır.7
Dolayısıyla Marx'ın, Engels'in ve sayısız diğer
materyalistin benzer ifadelerinden anlaşılacağı gibi, Evrim Teorisi
materyalizmin bel kemiğidir.
Evrim, kuşkusuz faşizm ve ırkçılık için de önemli bir
dayanak oluşturdu. Bir ırkın diğerlerine üstün olduğu gibi bir safsatayı
"ispatlamaya" çalışan ırkçı düşünürler, 19. yüzyılda Darwin kuramına
dört elle sarıldılar. Darwin'in, canlıların evrim süreci içinde gelişerek var
oldukları ve dolayısıyla bu süreçte geçirdikleri aşamalara göre bir hiyerarşi
içinde bulundukları iddiasını, bu kez toplumlara uyguladılar. "Sosyal
Darwinizm" adı verilen ve Evrim'in yeni bir uyarlaması olan bu teoriye
göre, bazı ırklar, Evrim süreci içinde daha iyi gelişim göstermişler ve
"bilimsel" bir biçimde diğer ırklara üstünlük sağlamışlardı.
"Beyaz adam"ın diğer ırklara üstün olduğu iddiası böylece kendine
sözde bilimsel bir dayanak buldu. 19. yüzyıl sömürgecileri, bu teori ile
yaptıkları sömürüyü meşrulaştırmayı denediler.
Böylece, Evrim Teorisi, din-dışı tüm ideolojilerin
kaynağı haline geldi. Kapitalist, sosyalist ya da faşist ideolojilerin
savunucuları, aralarındaki tüm farklara rağmen, Evrim Teorisi'ne ve onun
ispatlamaya çalıştığı "yaratılmamışlık" iddiasına sahip çıktılar.
Çünkü bu teori sayesinde dine karşı tutarlıymış gibi gözüken bir alternatif
bulmuş oluyorlardı. Bu teoriden öylesine yararlandılar ki, sonunda onu bizzat dine de
uygulamaya kalktılar.
Canlıların varlığını
din-dışı bir temelde sözde açıklayan teori, dinin varlığını da din-dışı bir
temelde açıklamaya kalktı: Buna göre, din, Allah'ın insanlara gösterdiği yol
değildi: Din, insanların toplumsal gelişim süreci içinde kendi kendilerine
uydurdukları bir inançtı. "Dinlerin Evrimi" adı verilen bu teoriye
göre, din ilk olarak ilkel toplumlarda tabiat güçlerine tapınma şeklinde
başlamış, ardından putatapıcılığa dönüşmüş, son olarak da tek-ilahlı büyük
dinler doğmuştu.
Kısacası Evrim,
din-dışı dünyanın geliştirdiği tüm ideolojilerin temelini oluşturmaktadır.
Dolayısıyla bu dünyanın önde gelen tüm kişi ve kurumları, bu teoriyi topluma
kesin bir gerçekmişçesine kabul ettirmek durumundadırlar. Aksi takdirde,
kendilerini yaratanın Allah olduğunun gerçekten farkına varan ve dolayısıyla da
yalnızca O'na karşı sorumlu olduklarının bilincine ulaşan insanlar, sözkonusu
ideoloji ve sistemleri tanımayacaklardır. Bu nedenle Evrim'in topluma kabul
ettirilmesi, din-dışı dünyanın "olmazsa olmaz" şartıdır
Ve yine bu nedenle, bir yüzyılı aşkın bir zamandır, hem dünyada, hem de ülkemizde Evrim, sistemli bir kampanya ile topluma kabul ettirilmeye çalışmaktadır.
Dipnotlar
3 Mason Dergisi, Sayı: 25-26, sf.14.
4 Mimar Sinan Dergisi, Sayı 38, sf. 18, yıl 1980.
5 Marks Engels Mektuplar, sf.126.
6 Marx ve Engels Mektuplar, cilt 2, sf. 426.
7 Friedrich Engels, Ütopik Sosyalizm-Bilimsel Sosyalizm, sf. 85.
Yorumlar
Yorum Gönder